logo

İstoç 21 Ada No: 57 - 59
Mahmutbey / İSTANBUL

0212 659 91 48 pbx

bilgi@tukid.org

Anasayfa TÜRKİYE’DE BEŞ KUŞAK BİR ARADA YAŞIYOR, GELİŞİYOR, DEĞİŞİYOR

TÜRKİYE’DE BEŞ KUŞAK BİR ARADA YAŞIYOR, GELİŞİYOR, DEĞİŞİYOR

TÜKİD
TÜRKİYE’DE BEŞ KUŞAK BİR ARADA YAŞIYOR, GELİŞİYOR, DEĞİŞİYOR

Evrim Kuran Danışmanlık, Kurucu
Universum, Türkiye Lideri
Araştırmacı-Yazar
Evrim KURAN

"Bu ay dergimizin özel konuklarından biri; araştırmacı, yazar, kuşak araştırmacısı, danışman ve konuşmacı Evrim Kuran. Son 20 yıldır kuşak araştırmaları yapan ve analizlerini yayınladığı iki kitabında aktaran Kuran’la bu kuşakların farklılıklarını, bakış açılarını, iş dünyasındaki yerlerini ve geleceklerini konuştuk. Kuşak çalışmalarının, zamanın ruhunu okumayı kolaylaştırdığını ifade eden Kuran; “Zamanın ruhu değiştikçe, kuşaklar da değişiyor, farklılaşıyor; farklılıklara saygı duyar, anlarsak çatışmaz ve birlikte değer yaratabiliriz” diyor. Bir kuşağı anlamanın da bir dönemi anlamaktan geçtiğini aktaran Kuran; “Görmek anlamak, anlamak sevmektir” diye ekliyor."

Evrim hanım nasıl kuşak araştırmacısı olduğunuzu kısaca anlatabilir misiniz?

20 yıldır kuşaklar üzerinde çalışıyorum. 2000 yılında, o dönem henüz öğrenci olan Y kuşağı ile haşır neşir olduğum bir dönemde, bizim zamanımıza hiç benzemeyen bu davranış değişikliğinin nedenlerini tüm yönleriyle incelemek, anlamak istedim. Ve kuşak teorisi ile tanıştım. 2006’dan bu yana da kendi firmamda, Türkiye ve dünya araştırmalarıyla konu üzerinde çalışıyorum.

Pek çok etkinliğinizde ve röportajlarınızda tanımladığınız kuşaklar ve farklılıklarını okurlarımız için kısaca tanımlar mısınız?

tanımlar mısınız? Şu an Türkiye’de beş kuşak bir arada yaşıyor. 1927-45 arası doğduğu varsayılan Sessiz
Kuşak’tan başlayarak ele alacak olursak, Sessiz’leri 1946-64 arası gelen BB (Bebek Bombardımanı) kuşağı takip ediyor. Ardından gelen kuşak X kuşağı ve 1965-79 yıllarını kapsıyor. 1980-99 arası olduğunu varsaydığımız Y kuşağı ki nüfusumuzun ağırlıklı kısmını oluşturuyor ve 2000’den sonra doğmaya başlayan ve hala dünyamıza gelmeye devam eden Z’ler. Jenerasyonel system bir segmentasyon aracıdır. Nasıl bütün A+ müşteriler X marka arabaya biner diyemezsek, bütün gençler şunu yer, şurada gezer de diyemeyiz. Bununla birlikte, bir döneme atfedilebilecek genel bir davranış modeli / deseni oluşabilir. Fikirler zıt olabilir ama davranış modeli / deseni benzeşebilir. Kuşak çalışmaları bu ikincisini ele alır.
Kuşakları tanımlayan 15-20 yıllık dönemler zaman içinde bireyin ve toplumun geçirdiği dönüşümleri analiz edebilmek için bir araçtır. Her yeni kuşakla beraber teknolojik, ekonomik veya sosyal değişimler bağlamında yaşamda nelerin değiştiğine ve dönüştüğüne dair farklı deneyimleri anlamlandırmayı kolaylaştırır. Bu deneyimleri yaşayan öğrencileriniz olabilir, müşterileriniz olabilir, çalışanlarınız olabilir, aile fertleriniz olabilir, ta kendiniz olabilir. Aynı deneyime ne kadar farklı pencerelerden baktığımızı anlamak ve bize benzemeyenleri yargılamamak için kuşak perspektifi güçlü bir araçtır. Aslında kuşak çalışmaları, zamanın ruhunu okumamızı kolaylaştırıyor. Zamanın ruhu değiştikçe, kuşaklar da değişiyor, farklılaşıyor; farklılıklara saygı duyar, anlarsak çatışmaz ve birlikte değer yaratabiliriz.

Kırtasiye sektöründe 90 yılı geride bırakan firmalar bulunuyor. Ve bu firmaların müşterileri artık Z Kuşağı! Kuşaklar arası iletişimde en çok hangi sorunları gözlemliyorsunuz?

Birbirimizi anlamadığımızı, iletişim kuramadığımızı düşünüyorum. Oysaki; bir kuşağı anlamak bir dönemi anlamaktır. Bir dönemi anladığınızda ise paradigmanın kıskacına sıkışmaktan kurtulursunuz. Ve sizin gibi olmayanları kendinize ait yargılarla değil, onlara ait gerçeklerle görmeniz mümkün olur. Herkesi olduğu gibi kendi hali ve kendi bağlamıyla görerek kurulacak kuşaklar arasında iletişim kurulacaktır. Türkiye için çok zor biliyorum. Çünkü görmek anlamak, anlamak sevmektir. Biz çok sevgi dolu bir toplum değiliz ne yazık ki. Kadim Anadolu bilgeliğinden gelen ama özellikle son iki üç kuşaktır bunları feci halde unutmuş bir toplumuz. Bunları yeniden hatırlarsak işimiz gayet kolay. Kimse kimseyi değiştirmeye çalışmayacak. “Z kuşağı böyle davranalım bunlar için bu, Bebek Bombardımanı kuşağı ona da şöyle davranalım.” Hayır böyle değil. Herkes kendi şartlarını kendi doğduğu dönemi ve diğerlerinin doğduğu dönemi olduğu hali ile kabul edecek.

Benim hep anahtar cümlem şudur: “Seni kendime ait yargılarla değil, sana ait gerçeklerle görüyorum.” Birbirimizin bağlamını iyi anlamamız lazım. Bence zamanın ruhunu okumak çok önemli.

İki – üç kuşağın bir arada çalıştığı firmalar yakın gelecekte Z Kuşağı ile de çalışmaya başlayacak. Z Kuşağının çalışma yaşamlarında beklentileri neler?

Belli sektörlerde başladılar. Mesela perakende sektörü ve bazı mavi yaka üretim hatlarında çalışıyorlar. Güzel çalışıyorlar, çalışmayı seven bir kuşak diyebiliriz. Ama daha önemlisi firmaların Z kuşağı ile çalışmaya hazır olup olmadıkları, çok önemsediğim bir konu. Bunun için de tersine mentorluk projeleri ile firmaların hazırlıklı olmalarına yardımcı oluyorum.

Tersine mentorluk hakkında bilgi verebilir misiniz?

Türkiye’deki ilk tersine mentorluk programlarını tasarlayan kişiyim.
Şu anda da pek çok kuruma tersine mentorluk programı yapıyorum. Hatta geçen sene ilk defa bir sivil soplum kuruluşuna tersine mentorluk tasarladık. Ben de bizzat içinde çalışıyorum ve benim de genç mentorlarım var. Muhteşem bir sistem olduğunu düşünüyorum. Hem tasarladığım hem de sonuçlarını ölçtüğüm için. Sürdürülebilir, son derece ekonomik, tamamen iç kaynaklarımızla yönetebildiğimiz ve birbirinden öğrenmeyi inanılmaz kolaylaştıran, zengin bir deneyim olduğunu düşünüyorum. Mentorluk, yani deneyimli ustaların deneyimsiz çırakları yetiştirmesi, iş yaşamına yabancı bir kavram değil. Hatta bizim coğrafyamızda kökleri ahilik geleneğine yani 13.yüzyıla kadar gidiyor. Mentorluk yaklaşımının, 1980- 1999 yılları arasında doğduğunu varsaydığımız Y jenerasyonu gelişiminde ne denli önemli bir araç olduğunu fark ettik. Yıllar boyunca konuştuk; çok başarılı uygulamalar da gördük. Bu sayede, yeni nesil çalışanlar kurum kültürünü daha hızlı tanıyıp içselleştirme ve sorun çözme yetilerini geliştirme fırsatına sahip oldular. Mentorlar –diğer bir deyişle ustalar- bu gelişim sürecinde, yeni nesil çıraklar için rol model oldular. Şimdi ise çırakların ustalara mentorluk etme zamanı... Son 7 yıldır, ülkenin çok çeşitli kurumunda yüzlerce genç ile liderlere tersine mentorluk programları tasarladık. Tersine mentorluk danışmanlığı yaptığım organizasyonlarda sonuçlarını her seferinde heyecanla beklediğim bir çalışma vardır. Genelde 6 ay süren turlarımız öncesinde, genç kuşak mentorlarla eski nesil mentiler (danışanlar) program eğitimlerini almadan ve seanslarına başlamadan evvel çalışacakları diğer kuşaklarla ilgili düşüncelerini toplarız. Programın yapısı, çatısı, konsepti, kurumu değişse de farklı jenerasyonların birbiriyle ilgili yargıları pek değişmez. X veya BB kuşağı katılımcılar Y veya Z’leri sabırsız, aceleci, kararsız, şımarık, tembel, sadık değil, teknolojik diye etiketler; Y veya Z nesli gençler ise ilerleyen altı ay boyunca çalışacakları eski nesil mentileri için kuralcı, despot, fikirleri zor değişen, aşırı sonuç odaklı, sıkıcı etiketlerini yapıştırırlar. Birlikte çalıştıkları 6 ayın sonunda aynı sorularla algılarını yeniden ölçeriz. Önceliklerimiz farklı olsa da “Aslında yokmuş birbirimizden farkımız!” diyen gençlerle ve deneyimli liderlerle sık karşılaşırız.

Hayatın her anı tersine mentorluk için fırsatlar barındırıyor. 13 yaşındaki oğlumdan aldığım mentorluk yaşamın ne yöne evrildiğini kavramamda benim için çok faydalı oluyor. Yeter ki, önceki kuşaklar olarak gençlerle bir araya geldiğimizde, zaman zaman da olsa, öğreticilikten soyunalım ve onlara kulak verelim.

Diğer kuşaklardan ayrılan en önemli özellikleri neler?

en önemli özellikleri neler? Bugünün Z kuşağı dünün gençlerinden farklı. Bu farklılıklar, tek bir kimlik tanımlamayı reddedişleri,
diyaloğa açık ve gerçekçi oluşları ile açıklanabilir. En önemlisiZ kuşağı kendini tek bir yolla tanımlamıyor; belirgin biçimde dahil edilme yanlısı, daha az çatışmayanlısı ve hayatı pragmatik yaşıyor. Dünyanın doğal kaynaklarının en hoyratça tüketildiği dönemde dünyaya gelmiş bir nesil olarak çevresel temalara hassasiyetleri oldukça yüksek diye genellesem de “bütün Z kuşakları aynı özelliklere sahiptir” düşüncesi yanıltıcıdır. Dünyanın 61 ülkesinde genç kuşak araştırmaları yapan bir grubun parçası olarak (Universum) her sene 1,5 milyondan fazla gencin datası elimize ulaştığında benzerliklerin yanı sıra, ülkeden ülkeye ne denli önemli farklılıklar olduğunu da gözlemliyoruz. Kuşakları değerlendirirken bulundukları coğrafyanın sosyoekonomik yapısına, kültürüne ve değerlerini göz ardı edemeyiz. Hatta, bırakın ülkeden ülkeye olan farklılıkları ya da bir ülkenin farklı bölgelerini, aynı kentin farklı semtlerinde bile birbirine taban tabana zıt Z kuşakları ile karşılaşmak mümkün. Kısaca, tek tip bir Z kuşağı yok. Önceki yıl Türkiye’nin üç büyük kentinde, Ankara, İzmir ve İstanbul’da, düşük gelir grubu ve yüksek gelir grubu Z kuşakları ile yaptığımız araştırmalarda benzerlikler kadar farklılıklarla da karşılaştık. Belli ki her grup için bir diğeri ötekiydi.

Kırtasiye sektörünün nihai tüketicisi ağırlıklı olarak eğitim çağındaki gençler, yani Z Kuşağı… Z Kuşağının tüketim alışkanlıklarını nasıl tanımlarsınız?

Z kuşağının tüketim alışkanlıklarını belirleyen temel kavram konfor. Önceki iki nesle kıyasla ürünün prestijli marka olması, çok tercih edilmesinden ziyade hayatı kolaylaştırıcılığı önemli. Çılgın tüketiciler değiller. Çevresel sürdürülebilirlik konusunda acı çeken bir dünyaya geldiklerinin farkındalar ve bu konuda duyarlı kurumların markalarına eğilimliler.

2020 yılında dünya genelinde yaşanan Covid – 19 virüs salgını, kırtasiye sektörünü gerek kullanıcı alışkanlıkları gerek üretim açısından derinden etkiledi. Gençler kendilerini ifade ederken dijital araçları kullanmayı tercih ediyorlar ve pandemi süreci bu tercihi daha da perçinledi gibi. Yakın gelecekte bu durumun ürün kullanımını nasıl etkileyebilir?

Yaşamın tüm alanlarında olduğu gibi elbette kırtasiye ürünlerinde de inovatif yaklaşımlar şart. Dijitale uyumlu fiziksel araçlar üretilecek hissindeyim. Yani dijital deneyimi ve fi ziksel deneyimi birleştirip dijital araçlar üretebilmeliyiz.

Peki son olarak, sizin kalem – kağıtla olan ilişkinizi sormak isteriz. Çalışırken ağırlıklı olarak kırtasiye ürünlerini mi, teknolojiyi mi kullanıyorsunuz?

Kağıt-kalem olmadan yaşayamam. Hem çok sayıda defterim ve kalemim var -ki tam bir kalem delisiyim- hem de teknoloji kullanımında da fena değilim.

En son aldığınız kırtasiye ürünü nedir?

Çalışma ofisimdeki cam yazı tahtası için tahta kalemleri aldım.


Eklenme Tarihi :

TÜKİD'E ÜYE OLUN

Sektörel etkinliklerde söz sahibi olmak ve birlikte hareket etmek için TÜKİD’e üye olun

BİLGİ AL